20 Ocak 2014 Pazartesi

YILIN KELİMESİ ; Selfie !

Yeni yılla birlikte 2013 yılının "en"leri çoktan seçildi yada seçilmeye başlandı. İngiltere'nin prestijli üniversitelerinden olan Oxford ise yılın kelimesini seçti. İşte karşınızda yılın kelimesi ; SELFIE . Peki nedir bu selfie? Yenilir mi ? İçilir mi?

Selfie kişinin kendi kendini fotoğraflaması demek kısaca. Ama burada anahtar nokta kişinin bu işi telefonuyla yapması. E hal böyle olunca bu yılın kelimesinin akıllı telefonlarla direkt bağlantılı olduğunu söylemek mümkün. Selfie fotoğrafın olmazsa olmazı nedir derseniz ? Tabii ki Ön kamera derim. Akıllı telefonların hayatımıza girişiyle beraber ön kamera terimi de hayatımıza hızla giriş yaptı. Normalde fotoğraf çekmek için kullandığımız arka kameranın yanında bir de ön kameraya bünyesinde yer vererek bize sunan telefon üreticileri acaba bu ön kameranın nelere kadir olacağını da hayal etmişler midir ? :D

Hali hazırda arka kamerayla bir selfie çekmenin zorluğu su götürmez. Çünkü selfie fotoğrafta en önemli unsur poz vermemiz. Telefonun arka döndürüp fotoğrafımızı çekmeye çalıştığımızda pek de başarılı olamıyoruz. Çünküüü kendimizi göremiyoruzz . Ön kamera yardımımıza yetişiyor, pozumuzu aynaya bakarmışcasına veriyor ve fotoğrafımızı çekiyoruz. tabii bunu internette paylaşmayı unutmuyoruz. Çünkü bir selfieyi selfie yapan şey internette paylaşmış olmamızdır :P İşte! Selfiemiz hazır!.

Peki nereden çıktı bu selfie çılgınlığı ?

Aslında sosyal ağların hayatımıza girmesiyle bu terimde bir yerden girdi hayatımıza, yeri geldi aynadan çektik kendimizi, yeri geldi ön kameradan. Ancak son yıllarda bu çekim şekli ünlüler arasında bir hastalık halini alınca patlama da yaşanmış oldu tabi. Ayy aynadan çekilen pozlara dayanamazken birde aynadan çekilmiş selfieleri görünce ben bir fena oluyorum :D

Neyse en sevdiğim selfieye gelinceee ;

Barack Obama Selfie


Kesinlikle Barack Obama'nın Nelson Mandela'nın anma gününde çektirdiği bu selfie'dir. Hayır hem anma gününde olunması, hemde Michelle Obama'nın kıskançlığı bana ironilerden ironi beğendirmiştir.



Neyse sonuç olarak herkesin selfiesi kendine diyorum, konuyu kapatıyorum.
 

17 Ocak 2014 Cuma

Kış Dosyası; Kar Botları

Hayatımıza yeni yeni girmiş yağmur botlarının yanında kış günleri ayağımızı sıcacık tutan kar botları biraz daha fazladır hayatımızdalar. Kış geldiğinde,soğuklar başladığında benim yazın bile üşüyen ayaklarım donmaya başlar. Hele birde ayakkabım sıcak tutmuyorsa vay halime. Burada kar botları imdadıma yetişiyor. Çünkü ne demişler " ayağını sıcak başını serin tut" :)

Gel gelelim her zevke hitap eden çeşit çeşit, renk renk, model model kar botları bence çok da amaca hitap etmiyorlar. Çoğu su alıyor, ayağı tam anlamıyla ısıtmıyor yani sahip olduğu ismin hakkını vermiyor. Çoğu model kıyafetin şık bir tamamlayıcısı pozisyonundan öteye gitmiyor. Eh sadece kuru havalarda giyilecek bir kar botuna o kadar para vermeninde bir manası yok bence.

Watsons Sweet Snuggles el kremi ve dudak balsamı

Sweet Snuggles Vanilya ve Çikolatalı El Kremi

Sweet Snuggles vanilyalı dudak balsamı 

Yılbaşı alışverişinde denk gelip denemek için aldığım ve çok beğendiğim iki ürünü tanıtacağım. Watsons'ın kendi markalarını severim, eğlenceli ambalajlara sahip şeyler üretiyorlar ve fiyatları da uygun. Sweet Snuggles markasıyla ilk defa karşılaştım. Watsons'ın kendi markası olduğunu söyledi yardımcı olan satış danışmanı. Bende bu markanın el kremine ve dudak balsamına şans vermek istedim.

Öncelikle ambalajları çok şeker, el kremininde, dudak balsamının da karton ambalajları var, üzerinde made with love yazıyor. Kesinlikle albenisi çok olan ürünler.

16 Ocak 2014 Perşembe

süslülerin yeni buluşma noktası; süslü sözlük

Süslü biriyim mi diyorsunuz? Kadınlara dair her yeni şeylerden haberdar olmak, aklınıza takılanları sormak, yeni başlıklar açmak yada bir ürünü almadan önce bilgiyi en saf haliyle okumak mı istiyorsunuz?

Süslü sözlük tam bizim gibi süslülere göre, bakımlı olmayı seven, kadınla ilgili her şeyi takip eden ve aktif internet kullanan herkes bence buraya kayıt olmalı. İşlem çok basit kayıt linkindeki bilgileri dolduruyorsunuz, sizden istenen sadece 5 konu başlığı hakkında düşüncelerinizi yazmanız, bir nevi sınıyorlar sizi işte. Sonrasında moderatörler inceliyor ve size bir kabul maili geliyor. Yeni açılan bu siteyi güncel ve yararlı bilgilerle doldurmak ise gene biz süslülere düşüyor.


http://www.suslusozluk.net/

1972'deki Sürrealist Rothschild partisi

Rothschild ailesi 18.yy 'ın sonlarından başlayarak Avrupa'nın çeşitli merkezlerinde bankalar kuran ultra zengin bir aile olmalarıyla ünlüler. Ailenin serveti üzerinde pek çok spekülasyonlar mevcut. Alman kökenli Yahudi bir aile olan Rothschild ailesi hakkında değişik ve şaşırtıcı bağlantılar içeren uzun bir makale aşağıdaki linkte. Bu aile hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler göz gezdirebilirler.

http://michaelsikkofield.blogspot.com/2012/11/rothschild-hanedanlg-filistin-ve-yeni.html

1972 yılının 12 Aralık gününde bu aile tarafından bir parti verilmiş. Sıradan zengin partilerinden çok uzak olan bu partiye katılacak kişilerden kafalarına sürreal bir imge takmaları istenmiş. Partinin davetiyeleri sadece aynadan okunabilecek şekilde tersten yazılmış, Rothschil ailesinin Fransa'da ki Ferrieres şatosunda verilen bu parti için büyük paralar harcandığı söyleniyor.


                        Şato öyle bir ışıklandırılmış ki dışarıdan bakıldığında yanıyor gibi gözüküyormuş.

15 Ocak 2014 Çarşamba

Sarılabilmenin Dayanılmaz Hafifliği

Edward Scissorhands- Johnyy Depp ve Winona Ryder

Dünyada yapılabilecek en güzel eylem ne? deseler, cevabım kesinlikle "SEVDİKLERİMİZE DOYASIYA SARILABİLMEK" olur.

Böylesine güzel bir eylemden hoşlanmamak, onu yok saymak mümkün olabilir mi ? Ama ben babasına bu güne kadar hiç sarılamamış insanlar tanıyorum. O insanlar belki farkında değiller ama, içlerindeki sevgi tanımı hiç bir zaman tam dolu değil... Bir insanı severiz, karşılık beklemeden, maddiyat ile değil, tamamen duygularımızla... Ailemizden biri olur bu kişi,arkadaşımız olur, sevgilimiz olur en çok da ... Ama sarılmadan o sevmeyi tamamlayabilir miyiz? Bu düşünülebilir mi?

Ülkemiz garip bir ülke... Yeri geldiğinde çok sevdiğim yeri geldiğinde soğuduğum... Ama doğma büyüme buralı olduğum, dünyanın neresinde olursam olayım da Türkiyeli olacağım yer... Biliyorum insanla alakalı sevme eyleminin niteliği, insanın duygu dünyasıyla bağlantılı... Ama tanımıyorum ki başka ülkenin insanlarını çok fazla. Yapabileceğim istatistik Türk insanıyla sınırlı. Ama şunu biliyorum ki, en basit sevme eylemi olan sarılmak bile ulu orta yapılamayacak bir şey oluveriyor bazen canım ülkemde.Tabi ki karşı cinsle yapılan sarılmadan bahsediyorum.

Yakın Ölüm Deneyim'im

Herkesin hayatında kırılma noktaları , hiç unutamadıkları anlar, bir ömür geçse de etkisinden kurtulamayacakları anıları vardır. Bugün siteler arasında gezinirken bir haber ile karşılaştım. "Yakın Ölüm Deneyimi" diye bir şeyden bahsediyordu. Haberi okuduğumda zaman tüneline girmiş gibi tam 19 yıl geriye gittim...

5 yaşındaydım... 2 odalı evimizin salonunda oynuyordum.Havayı net hatırlamıyorum, yaz olabilir. Sanırım hafta sonuydu çünkü babam evdeydi. Tuvaletim gelince holün sonundaki banyoya gittim. Ablam içerdeydi, kapıyı çaldım. Birazdan çıkıcam git sen dedi. Bende salona döndüm. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama benim sıkışmışlığım had safhadaydı. Tekrar gittim. Bu sefer uyuzluk olsun diye mi nedendir bilmem çıkmadı gene. Ben çoğu zaman sakin ama sinirlenince de öfkeden deliye dönen bir kız çocuğuydum. Ablamla ise çoğu kez kavga ederdik. Aldığım ret cevabının da etkisiyle, öfkeyle salona koştum. Çok sinirli olduğumu hatırlıyorum, hani böyle gözden yaş gelir ya sinirden, işte öyle...

Bir köşe takımımız vardı, böyle kiremit rengi üzerinde çiçekler olan bir takım. Tam köşe kısmında kalan arka boşlukta ise benim oyuncak sandığım vardı. Sandık köşeli bir yapıdaydı ve koltuk takımından biraz yüksekteydi. Sinirle salona girdiğimi, kendimi olanca hızımla tam köşeye oturmak için savurduğumu hatırlıyorum... sonrası...

Biraz da güzelleşelim ; The Balm Put A Lid On It far bazı

Makyajla az çok ilgili olan herkes The Balm'ın en az bir ürününden artık haberdardır sanırım. Zaten yüzlerce makyaj blogunda en çok konuşulan konulardan biri de bu . Bende günlük hayatımda makyajıma özen gösteren biri olarak favori makyaj malzemelerimi arada sırada paylaşmaya karar verdim. Bugünkü konuğumuz bir far bazı . Adı "PUT A LID ON IT" .
Ürün tüp şeklinde çantaya at çık formunda, çok şeker 

14 Ocak 2014 Salı

Bir Şarlo Hikayesi ; Chaplin (1992)

Chaplin'in sevmeyeni var mıdır bilmem. Ya da gülmeyeni... Her filminde önce güldürür sonra ağlatır en sonunda ise sonsuzluğa bir yolda yürüyüşüyle ünlüdür. Umut hep vardır der o yürüyüş , filmin son sahnesi umut ederek biter... 




Filmimiz 1992 yılında çekilen Charlie Chaplin'in hayat hikayesi.  tarafından yönetilen filmde başrol Robery Downey Jr. 'ın. Başkalarını bilmem ama benim için sanırım ondan daha iyi bir oyuncu bulunamazdı bu rol için. Bakışlarına zaten hayran olduğum Robert Downey Jr. öyle güzel Chaplin olmuş ki, ikisine de yeniden hayran bıraktırıyor insanı .

Konu malum, Şarlo karakterinin doğuşu,olgunluk dönemi ve yaşlılığı. İnanılmaz bir azim ve gururla karşı karşıyayız. Hayatının hiç bir döneminde tam anlamıyla anlaşılamayan ve hiç bir yere ait olamayan bir adamın hikayesi aslında. Çok duygusal olduğumdan mıdır bilmem ama göz yaşlarımı durduramadığım çok fazla sahne var.

Film sürükleyiciliğini bir saniye kaybetmeden akıp gidiyor. Chaplin her aşık olduğunda ( malumunuz kendisi 4 kere evlendi) sizde heyecanlanıyorsunuz. Filmin en önemli kırılma noktası sessiz filmlerle ünlenen Chaplin'in sesli filmlere geçişi reddetmesiydi. Neden olduğunu söylemeyeceğim. Ancak kapitalizm tarafından neden hiç sevilmediğini  o sahnede anlayabilirsiniz diyorum :)

Filmin İmdb Puanı ; 7.5

Okumak okumak... Richard Bach: Bir

Edebiyatseverler aşinadır Martı kitabına ve tabii ki bu kitabın yazarı hayalperest adam Richard Bach'a. Ben ise çok sevdiğim bu yazarın çok da bilinmeyen bir başka kitabını yazacağım size. Adı Bir.
Uçmanın büyüsüne kapılmış bir pilot olan Richard Bach karısı Leslie ile beraber bir konferans için uçuşa geçer. Bu yolculuk kahramanlarımızı klasik bir varış noktasına değil kendi iç dünyalarına ve paralel evrenlerdeki varsayımsal başka "ben"lerine götürür...
Richard ve Leslie boşlukta kaybolmanın şaşkınlığıyla başka kimlikleriyle tanışırlar ve bu heyecan verici tanışma kimi zaman bir hesaplaşma kimi zamanda keşkelerle dolu bir kucaklaşma olur.Hayalleri geride bırakmanın pişmanlığıyla savaş, barış, din ve şiddet kavramlarıyla da tekrardan tanışırlar.


Uyduruk Terapi no:1

Siz uyduruk diye başlık attığıma bakmayın bu  herkes tarafından bilinen ve güvenilirliği kanıtlanmış bir terapi şeklidir. Doktor yok, koltuk yok :P ihtiyacımız olan mumlar, filtre kahve ( tercihen en sevilen kupada) vee tabi ki müzik. Sonra gözleri kapatıyoruz, rahatlıyoruz. Günün saçmalıklarından, hayat problemlerinden, kızdığımız şeylerden birazcık da olsa arınıyoruz. Neredeyse sıfır maliyet , neredeyse %100 olumlu geri dönüş :) 
Kupanız sevdiğinizin sesiyle iyi ki varsın! derse daha da güzel oluyor benden söylemesi:)

Vallahi sinir stres sahibi bir insan olarak hele ki şu kış aylarında bu uyduruk terapiyi sıklıkla uyguluyorum. Size de tavsiye ederim :) 

Bu mum mutheşem bir şey, 3 fitilli diye geçiyor çok daha fazla yanma ömrü var. Bath and Body Works'den indirimli10 Liraya aldım.Naneli Çikolata (Mint Chocolate)Nefiss...


Bugünlük seçtiğim şarkıya gelecek olursak Patti Smith'den gelsin Because The Night :)

http://www.youtube.com/watch?v=WSVd8szH7Qk

Egzersiz Rutini -1-

Kilo vermek, sağlıklı yaşamak, kas yapmak ... Herkesin egzersiz yaparken farklı amaçları var. Ancak ülkemizdeki genel sorun bu kültürün bize küçüklüğümüzde aşılanmamış olması. Bizi Avrupa ülkelerinden veya Amerika'dan ayıran fark bu. Onların sahip olduğu egzersiz disiplinine sahip olmamamızın nedeni de... Tabi soruları duyar gibiyim, obezite niye oralarda daha fazla diye. Evet maalesef 21.yy en büyük sorunlarından biri olan obezite ilk olarak fast food kültürünün ana vatanını vurdu. Ancak araştırmalarda gösteriyor ki Türkiye bu konuda her geçen gün kötüye gitmekte... :( Yapmamız gerekenler bir çok yerde mevcut. Ancak şok diyetler, aşırı egzersizler bize gereken disiplini vermekten çok , hayatımız boyunca kilo vermek kelimesinden nefret etmemize neden oluyor. Aynı şekilde kilo verdireceğini iddia eden hapları , çayları da tamamen saçmalık olarak görüyorum.

Gel gelelim ne yapmalıyız sorusuna , aradığım cevapta bulduğum 2 kelime var . HAREKET ETMEK... Evet kesinlikle gerek iş , gerek okul nedeniyle Türk insanı olarak oturmayı çok seviyoruz. Yürümek bizim için ( çoğumuz) bir işkence, mümkün olsa İstiklal Caddesinde yürüyen yol isteyeceğiz :D Ama hal böyle olunca kilolar, hele hele Türk kadınının kabusu basen problemleri alıyor başını gidiyor. 

ilknokta.com alışverişim ( Hobbit Resimleri İç Anlatımlı)

Geçen hasta pazar günü gazete okurken tam bir sayfa Tolkien anlatımı ile karşılaştım . J.R.R Tolkien'den Hobbit Resimleri kitabından söz ediyorlardı. Yılbaşı haftası satışa çıkan bu kitaptan benim maalesef o gün haberim oldu. Kitap kutulu  ve numaralı özel baskı.Bunun yanında herkesin aklına aynı soru geliyor "Ne yani hobbit resimlerinden mi oluşuyor?" diye. Evet , bence kitabın isminden dolayı bir anlam karmaşası yaratılmıyor değil. Kitabımızın orjinal ismi "The Art of The Hobbit by J.R.R Tolkien" . Sanırım kitap orjinal çeviri ismiyle basılsaydı daha doğru bir seçim olurdu.

Gel gelelim kitabımızın içeriğine. Tolkien'in Hobbit'in ilk baskısında yayın evine teslim ettiği Orta Dünya çizimlerini, belli belirsiz kara kalemlerini, bu resimlerin renklendirilmiş hallerini okuyucuyla buluşturan, bunu yaparken de açıklamalarla akıcılık kazanan, kaliteli ve Orta Dünya severler için arşivde bulunması gereken nitelikte bir kitap. Malumunuz filmler 2000'den sonra çekilmeye başlandığında çoğumuzun Tolkien'den haberi oldu. Ama aslında bütün dünya çapında 1937 tarihinde Hobbit'in yayınlanmasıyla başlayan Orta Dünya serüveni milyonlarca hayranı da beraberinde getirmiştir. E hal böyle olunca kitapları okurken hayal edilen Orta Dünya'yı birde asıl yaratıcısı olan insanın çizimleriyle görmek paha biçilemez.

13 Ocak 2014 Pazartesi

BeetlejuiceBeetlejuiceBeetlejuice!



Efsaneyi bilmeyen var mı ?

Tim Burton'un 1988 yılında çektiği bu fantastik ötesi çılgın filmin en ünlü sözü. Kahramanımız beter böcek 3 kere Beetlejuice deyince kapımızda bitiveriyor ve insanları deli bir hortlak olarak korkutma işini üstleniyor. Her şeyin ötesinde bu yaşam ve ölüm arasında çok ağır bir kara mizah içeriyor. İzlemeyenlere tavsiye olunur :)
















Konumuza gelecek olursak , bloguma bu isimi koydum. Çünkü burada kitaplardan filmlere , modadan makyaja kadar hayata dair zevkli , zevksiz, eleştirel, mantıksız, çılgın, düşündüren, hüzünlendiren vs. ne varsa bulacaksınız, yani öyle tahmin ediyorum. Yani umarım :D 

Sonuç olarak Beter Böcek 'ten kucak dolusu sevgilerle ! Hoşgeldiniz ... :D